Hayata Kalbimizle Hazir

Köşe yazılarını derliyoruz.

Moderatörler: sitare, kardelenim, Divane, veli, beyaz dilekce, fyznur, gülümse, kelimat, my, Huucu, gulce

Cevapla
Kullanıcı avatarı
melissa
Çok Özel Üye
Çok Özel Üye
Mesajlar: 15190
Kayıt: 26 Haz 2007, 11:07
Konum: Gurbet sanıyor.

Hayata Kalbimizle Hazir

Mesaj gönderen melissa » 14 May 2010, 07:07

Semerkand dergisi

Hayata Kalbimizle Hazır
Elvida ÜNLÜ • 135. Sayi



“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve O’ndan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi?.” (Hadîd, 16)

Beyaz, bembeyaz kar tanesinin titreye titreye inişi sanki o an.

Oku dediğini duyar gibiyimdir.

Kalbimden yayılan bir titreyiş ve her zerremle okuyor gibiyimdir.

Kim bilir belki sadece bir an.

Bir kar tanesinin kendi soğukluğundan titrediği gibiyimdir.

Yer gök ve içindekilerle seni duyuyor gibiyimdir.

Ve o anla sana yükselir gelirim.

Kar tanesinin eriyişi toprakta, benimki göklerde son bulur.

An var ki asra bedel

“O gün hiçbir tarafa sapmadan hakkın davetçisine uyarlar. Öyle ki Rahman’ın heybetinden huşu içine girmiş sesler kısılmıştır. Artık fısıltıdan başka bir şey işitemezsiniz.” (Tâhâ, 108)

Bugün bilemiyoruz.

Kimi taşlar var ki sana olan saygısından kendilerini uçurumlardan yuvarlar ve paramparça olurlar.

Kimi zaman kalbimiz o taşlardan daha katı kesilir.

O zaman secdelerimiz taş kesilir, dualarımız taş kesilir, okumalarımız taş kesilir.

Elimiz açılır dilimiz döner, gönlümüz taş.

Bırak hafif bir rüzgârı, fırtınalar kopsa taş kımıldamaz.

Heybetini yer gök ve içindekilerin haykıracağı o gün gelmeden önce bilmeyi; önünde, yalnız senin önünde huşu içinde titremeyi…

. . .

Bir gün Allah Rasulü s.a.v. göklere bakarak şöyle dedi:

– İlmin ortadan kalkma zamanı yakındır.

Arkadaşları dediler ki:

– İlim ortadan nasıl kalkar? Kitapta yazılmıştır ve kalpler de onu hıfzetmiştir.

Kitapta yazılmış olması çok fazla mana ifade etmiyordu. Nitekim Allah Rasulü s.a.v. yahudi ve hıristiyanların ellerindeki kitaba rağmen sapıklığa gittiklerini anlattı.

Ve Allah Rasulü s.a.v.’i çocukluğunda tanımış olan Şeddad b. Evs r.a. ilmin nasıl kalkacağını şöyle haber verdi:
“İlk olarak huşu kalkar. Öyle ki, Allah’tan korkan kimseyi bulamazsın.”

. . .

Abdullah b. Mesud r.a. bir gün dostlarına şöyle dedi:

– Sizler sahabilerden daha çok namaz kılıyor, daha çok gayret gösteriyorsunuz. Fakat onlar sizden daha faziletliydiler.

Sordular:

– Bizden neyle daha faziletli oldular?

Abdullah b. Mesud r.a. şöyle cevapladı:

– Onlar dünyaya karşı sizden daha uzak ve ahirete karşı sizden daha düşkün idiler.

. . .

Bir secde geceler boyu secdelere bedeldir kimi zaman.

Bir okuyuş nice okumalara bedeldir.

Bir an bir hafif titreyiş, bir duyuş, bir hissediş…

O sayfalardan bakmak hayata

“… Rablerinden korkanların bu kitabın tesirinden tüyleri ürperir. Derken hem bedenleri hem de kalpleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar.” (Zümer, 23)

Bir gün oku diye seslendi sana, bana, bize.

Yerleri gökleri ve ikisi arasındaki her zerreyi ve alemleri yaratan geçti hepsinden. Ve sana seslendi, bana seslendi.
“Oku, adımla oku!”

Bizi, insanı muhatap aldı kendine ve benimle konuştu, seninle konuştu.

Şimdi ben okurken duyar mıyım bana seslendiğini.

Okuyorum der miyim ve okudukça kendimi, kendimi buldukça seni buluyorum diyebilir miyim.

Allah Rasulü s.a.v. buyurdu:

“Rabbinze yalvarıp, O’nunla konuşmayı seviyorsanız kalp huzuruyla Kur’an okuyun.”

Ve yine bir gün arkadaşlarına; “Gözlerinize ibadetten nasibini veriniz.” dedi.

Arkadaşları gözlerin ibadetten nasibinin ne olduğunu sordular. Allah Rasulü s.a.v. da şöyle buyurdu:

“Kur’an-ı Kerim’e bakmak, onda tefekkür etmek ve ondaki kıssalardan ibret almaktır.”

. . .

Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’ya bir gün torunu Abdullah sordu:

– Nineciğim, Hz. Peygamber’in arkadaşları Kur’an dinledikleri zaman ne yaparlardı?

Esma (Allah onlardan razı olsun):

– Aynen Kur’an-ı Kerim’in bahsettiği gibi; gözlerinden yaşlar dökülür, vücutları ürperirdi, dedi.

Hayata namazdan girmek

“Müminler muhakkak felah bulmuşlardır.

Ki onlar namazlarında huşu içindedirler.” (Mü’minun, 1–2)

Onlar namazlarında kimin huzurunda olduklarının farkındadırlar.

Bu farkındalıkla eğerler başlarını.

Bu farkındalıktır ki kendi acizliklerini ve Alemlerin Rabbi’nin azametini hissettirir.

Ve namazdan sevgiliden ayrılır gibi ayrılırken tevazu ve merhametle dolmuşlardır.

O an kalbin sahibiyle atmıştır. Yumuşamıştır.

Namazdan hayata girerler de şimdi;

“Rahmanın kulları yeryüzünde huşu ve tevazu içinde yürürler.” (Furkan, 63)

Abdullah b. Şıhhir r.a. bir gün Efendimiz s.a.v.’ı şu halde gördü: O namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden kaynayan kazan gibi sesler geliyordu.

Şöyle buyurmuşlardır:

“Kim ki dünyevî düşüncelerden kendini sıyırarak iki rekât namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”

. . .

Hz. Ali r.a. da Efendimiz s.a.v.’ın namazını şöyle anlatıyor:

“Hz. Peygamber s.a.v. rükûda şu duayı okuyordu: “Allahım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, beynim, kemiğim ve damarım sana karşı huşu içerisinde.”

Bir gün namazda sakalı ile oynayan birini gördüğünde şöyle dedi:

“Kalbi huşu duysaydı azaları da huşu içinde olurdu.”

O uzaklarda değil!

Huşu kalbimizden azalarımıza, hareketlerimize yansıyan huzur ve sükun halidir.

Bizi Rabbimizden haberli kılar.

Bu haberle donanınca adımlarımız emindir.

Efendimiz s.a.v. Veda Haccı’nda haccın rükünlerini tatbik ederek öğretmiştir. Her halde ve ibadette olduğu gibi hacda da huşu içinde olunmasının üzerinde durmuştur.

Nitekim arefe günü Arafat’tan Müzdelife’ye dönüyorlardı. Arka tarafta bazı kimseler bağırıp çağırıyorlar, develerine vuruyorlardı. Öyle ki develer böğürüyordu. Allah Rasulü s.a.v. o kimselere asasıyla işaret ederek şöyle buyurdu:

“İnsanlar, yavaş olun! Sevap acele etmekle kazanılmaz.”

O’na aceleyle değil huzurla varılır.

. . .

Kalbimizin sahibiyle atmasıdır huşu.

Varlığımızı varlığın sahibine bağlamaktır.

İbadetlerimize kalbimizle girmektir,
Hayata ibadetlerimizle girmektir sonra.

O zaman huzurda olduğumuzu biliriz.

Her yerde, her zaman ve her halde kimin huzurunda olduğumuzu biliriz.
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak da korkudan kurtarır.
Konfüçyüs.

Cevapla